Genre not found
Artist not found
Album not found
Song not found

Jane Maryam
Evgeny Grinko Lyrics


We have lyrics for 'Jane Maryam' by these artists:

Bahman جان مریم چشماتو واکن منو صدا کن شد هوا سپید در اومد خورشید و…
Mohammad Nouri آااای گل سرخ و سفیدُم کِی می آیی؟ بنفشه برگ بیدُم کِی می آیی…

The lyrics can frequently be found in the comments below or by filtering for lyric videos.
Most interesting comments from YouTube:

ibrahim Önat

Hiç evlenmemiş ve çocuğu olmayan Franz Kafka, Berlin'de bir sokakta dolaşmaktadır. Ağlayan bir kız çocuğuna rastlar. Çocuğun, parkta çok sevdiği oyuncak bir bebeği kaybettiği için ağladığını anlar.
Kafka, çocuğa bebeği beraber parkta ararlar ama o gün bebeğin kaybolan izine rastlamazlar. Ertesi gün aramaya karar verirler. Ne de olsa Kafka'nın bu çok içine işlemiştir.
Ertesi gün beraber tekrar ararlar, 0 kadar ararlar ki, sonunda bir banka oturup ümitsizce birbirlerine baktıktan sonra, Kafka kız çocuğuna, cebinden çıkardığı bir mektup verir. Sevimli kıza der ki: "Bu mektubu sana bebek gönderdi"
Tabi mektuba bakan sevimli kızın gözlerinin içi güler ve aynı zamanda şaşırır. Kafka kendinden emin şöyle bir banka sırtını yaslayıp, iki eli ceketini yakasında, parkın ağaçlarına bakarken "Oku bakalım ne yazmış der"
Kız sevinç göz yaşları ve minnet bakışlarından sonra mektubu açar ve okur. Mektupta, "Lütfen ağlama, dünyayı görmek için gezmeye çıktım ve sana gördüklerimi yazacağım:'
Bu Kafka'nın hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Böylece Kafka'nın hayatında, yaşamının sonuna kadar devam edecek, bir hikayeler silsilesi başlar. Kafka, kızla her buluşmasında, bebeğin maceralarını anlatan, mektupları sürekli, çocuğa okur ve çocuğun çok mutlu olduğunu görür.
Kafka Berlin'e dönmeden önce, bir oyuncakçı dükkanından bir bebek satın alır. Sonrasında, kız çocuğu ile buluşmaya gider, bebeği ona uzatır. Kızımız, bebeğe bakar bir de Kafka'ya, "Ama bu benim bebeğime benzemiyor"
Kafka, çocuğun heyecanı kaybolmadan bebeğin yazdığı başka bir mektup verir Mektupta, "Seyahatlerim beni değiştirdi" yazmaktadır. Kız çocuğu bebeğini kucaklar ve hızlı bir şekilde mutlu olarak evine gider.
Bir yıl sonra Kafka ölür... Yıllar sonra kaybolan bebeğin sahibi kahramanımız yetişkin bir kız olur. Bebeğinin içinde bir mektup bulur, mektupta şöyle yazmaktadır:

"Sevdiğin her şey muhtemelen kaybolacak, ama sonunda sevgi başka bir şekilde geri dönecek..."



Zeynep Muş

ANLATAMIYORUM

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.🥀

ORHAN VELİ



ibrahim Önat

Akıl hastanesinin bahçesinde sigara içiyordum. Merakımdan sanırım, bir şekilde orada buldum kendimi. Kendi halinde, oldukça normal davranan, yüz çizgilerinden kırklarında olduğunu düşündüğüm bir adamla göz göze geldik. Ben bir kaç kafamı çevirsem de, o gözlerini üzerimden hiç çekmedi. Kıyafetlerinden anladığım kadarıyla misafirdi orada, hasta demeye dilim varmıyor şimdi.
Önce biraz çekindim, sonra cesaretimi toplayıp küçük adımlarla yaklaştım yanına.
"Sigara versene" dedi hemen.
Sigarayı uzatırken "neden buradasınız?" demiş bulundum.
Sigarasını yaktı, tekrar gözlerini dikti üzerime. Kırpmıyordu bile, ürkmedim desem yalan olur. "İyi günler" dileyerek uzaklaşmaya karar verdim. "Belki de yanlış bir soru sormuşumdur. Belki canını sıkmışımdır ya da ne bileyim adam deli işte!" diye geçirdim içimden.
"Sen neden burada değilsin?" diye bağırdı arkamdan. Öyle bir bağırdı ki, arkamı dönmeye korktum. Cinnetle bağırır gibi..
Döndüm yüzümü, olduğum yerde, yaklaşmadan baktım yüzüne.
Bu sefer sesini daha da yükselterek, tekrarladı;
"Sen neden burada değilsin?
Onca sahtekarın, onca vicdansızın, onca ihanetin içinde durabilmeyi nasıl başarıyorsun ? Çocukların vurulduğu, çiçeklerin koparıldığı, sevgilerin harcandığı, umudun tükendiği, renksiz, yapay bir dünya var dışarıda. Uyuşmadan uyum sağlayamadığım, gürültüsünden uyuyamadığım. Kirli, kibirli, kaba bir dünya var. Çıkarları uğruna seni çakıyla son model bir arabayı çizer gibi çizecek binlerce insan var. Kanını emecek bir sürü vampir. Sana kullanılıp, köşeye atılmış pis bir mendil gibi hissetirecek bir sürü katil.
Sen neden burada değilsin?"
-Nursen Yıldırım



Mehmet

Piyano dinleyince kendimi garip hissediyorum. Olabildiğince dinlememeye çalışırım, bana kötü hissettirir, kötü gerçekleri hatırlarım, hayatı sorgularım. Ne zaman dinlesem, aklıma hemen soğuk hava, yalnızlık, yağmur, gri bulutlar, sessizlik geliyor.
Memleketime gitmiştim, İstanbuldan bunalıp.
Şarkıları dinlerken bu adama gelmiş sıra, bir anda bir piyano sesi başladı.
Dümdüz arazideyim, yalnızım, bulunduğum arazi yemyeşil, çimler, ilerideki tek tük ağaçlar. Hafif hafif yağmur yağıyor, rüzgarın uğultusunu duyabiliyorum, tam sevdiğim hava.
Bir an o kadar değişik hissedip, ferahladım ki, anlatamam.
Sanki İstanbul'da yaşarken çektiğim zorlukların hiçbirini yaşamamış gibi hissettim orada.
İstanbul'daki hayatımı düşündüm. Binaları, kalabalığı, insanların ve arabaların sesini, yeşilliğin sadece parklarda olduğu, o parklarda da çok az olduğu, her yerin beton olduğu yerleri.
Düşününce bile yaşamış kadar oldum, düşünürken bile daralmıştım.
Etrafıma baktım. Bulunduğum yerin değerini öyle anladım ki.
Bugüne baktığımdaysa oraya taşınmak orada yaşamak için gün sayıyorum.
İstanbul'dan kalıcı taşınıyorum artık.

Kötü hissettirir diye dinlemediğim şarkı beni değiştirdi, bana kendimi daha iyi hissettiriyor.
Kötü gerçekleri hatırlatıyor diye dinlemediğim şarkıyı dinlediğimde bu sefer hatırlamakla kalmayıp çözüm yarattım kendime.
O sürekli rol yapan insanlardan, birlikte vakit geçirmekten mutlu olmayıp, mutluymuş gibi rol yapmaktan o kadar yorulmuştum ki. Dayanacak gücüm tükeniyordu artık.
Dünyanın en zor hissi; kendini ait hissetmediğin bir yerde bulunma zorunluluğudur. Demiş dostoyevski.
O kadar doğru ki, ama sonunda kurtuluyorum o ait hissetmediğim yerlerden.
Sorunlardan kaçmak yerine, gerçekleri hatırlatıyor diye uzak durduğum şeyler o kadar değiştirdi ki beni, sürrealist olmak o kadar çok kazandırdı ki bana. Sonunda toz pembe düşünmeyi bırakıp, kendi hayatıma odaklanabildim. Sırf kötü diye kaçmadım, üstüne gittim.
Hep ertelediğim o acıyı çektim ve değiştim.

Acı çekmek, bir şeylerin dikkatimizi çekmek için yalvardığına ve iyileşmek istediğine dair ilk ipucudur'.

James Hollis

00.56-8 06 2021



Thor

Jane Meryem, ayrıca "Nazanine Meryem" veya "Gole Meryem" olarak bilinen en ünlü ve güzel Farsça folklor şarkılarından biridir. Sözlerinin, ertesi sabah idam olacağını bilen bir subayın uyuyan kızı için yazdığına inanılır.

Kırmızı ve beyaz çiçeğim, ne zaman geliyorsun?
Küçük taç yaprağım, ne zaman geliyorsun?
Dedinki: Çiçekler açtığında geleceğim
Dünyanın bütün çiçekleri açtı, ne zaman geliyorsun?

Meryem'im, aç gözlerini, söyle ismimi
Şafak vakti ve güneş doğdu
Tarlaya gitme zamanı geldi
Ah tatlı Meryem

Meryem'im, aç gözlerini, söyle ismimi
Çık evden, yola koyul
Omuz omuza, eski günlerdeki gibi
Ah güzel Meryem

Yine sabah oldu ve ben hala uyanığım
Keşke uyuyabilsem ve seni görsem rüyamda
Hüzün tomurcukları büyüdü kalbimde
Yürek nasıl baş eder bu acıyla
Ah tatlı Meryem

Şimdi hasat zamanı, gel, beni terketme, sen benimsin
Çalışmaya gidelim, buğday biçmeye
Şimdi biçme zamanı, gel, beni terketme, sen benimsin
Çalışmaya gidelim, gel, gel güzel Meryem, tatlı Meryem



Resull

Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda..
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor..
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgunum..
Biraz kırgın..
Biraz da kirletti sensizlik beni!
Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
“İyiyimler” yamaladım dilime.
Tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,
Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni..
Gel diye beklemiyorum artık,
Hatta istemiyorum gelmeni..
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Arasıra geliyorsun aklıma, banane diyorum
Benim derdim yeter bana banane!
Alıştım mı yokluğuna?
Vaz mı geçiyorum, varlığından?
Tedirginim aslında,
Ya başkasını seversem?
İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem...

- Özdemir Asaf



Abdulkadir Tozluyurt

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum! Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.



Z.E.D piano

Akşam karşıma bu sevdiğim şarkı çıktı ve bi ilham geldi diyim siz anlayın ve bir şiir yazdım bu şarkıya umarım beğenirsiniz (13 yaşındayım beklentiyi yüksek tutmayalım :)

Solgun yüzler
Küskün dudaklar
Kırık kalpler
Üstünde birkaç bant
İncesinden

Dışarısı gürültü
Buralar sessiz
Dışarıda kırmızılar
Buralar pembeler

Nasıl dayandın
Bu dertlere
Taşa heykele
Eksiklere yoksunlara
Nasıl dayandın

Gönülden kalpten yoksun ruhlara
Onlarla yaşamaya
Sopaya silaha griye
Nasıl dayandın

Saf çocuğun hor görüldüğü dünyaya
İtılmesine kakılmasına
Doğruyu yapmasına rağmen aşagılanmasına
Nasıl dayandın

Her kötülüğun farkında olmasına rağmen susana çaktırmayana masum dediniz
Güçsüz dediniz
İyiye kötü
Aka kara dediniz
Siz bizden ne beklediniz



Sessizlik istiyorum sadece

Kardeşlerimden ve babaannemden ibaret olan bu küçük hayatımda yaptığım en değerli şey, beni göz yaşlarımla kardeş yapan şey bu parçayı okulda herkesin önünde çalmaktı. Henüz küçüklükten beri müziğe ayrı bir ilgim, piyanoya ise apayrı bir aşkım başlamıştı. O gün bugündür kendime ait olan o küçük piyanoyu işten çıktığımda açar çalarım. Her çalışımda önce babamı, sonra da annemi nasıl kaybettiğimi hatırlıyorum. Kardeşlerime verdiğim umutlar aklıma gelince o piyanonun üzerinde duran parmaklarım hızlanıyor, damarlarımdan gürül gürül akan kan geri çekiliyor.

Ve okulun yıl sonu şenliklerinde bana bu yeteneğim ve ilgimden dolayı piyano çalmamı istediler. Önce korktum, ruhum sıkışmış ve sadece sınıftaki tektük arkadaşlarımın ve birkaç öğretmenimin bilmesi dışında kendini hep saklayan ilgimin gün yüzüne çıkmasını istememiştim. Her şeye rağmen onlara bir koşul sundum. Uyduruk kuyturuk parçaları değil de, benim için her zaman anlamlı olan bu parçayı çalmayı istedim. Kabul ettiler. Zaten her şey tam da bu sırada gerçekleşti.

O gün gelene kadar bi kez olsun piyanomun tuşlarına dokunmadım. Sadece o güne kendimi ve ritmimi sakladım. Sonra konferans salonuna indim. Benden önce birçok arkadaşım sahnede yerini almış, kapanışı bana bırakmışlardı. Zaten bunun verdiği mutluluk ayrıydı.

Arka sahneden ismim ve yapacağım şey söylendiğinde çıktım. Birkaç küçük alkıştan sonra kimseye bakmadım. Ellerimin titremesi heyecandan, yüreğimin hızlanması ise gözlerime seyri düşen anılarımdandı. Birkaç deneme yaptım. Tuşlara bastım. Ağır ağır, sessiz ama bir o kadar da gürültüyle çaldım. Bir anda durdum. Sadece birkaç saniye sürse de çalmaya en naif noktasından başlayarak gözlerimi yumdum. Parmaklarım her gidip geldiğinde, kapalı gözlerim sızlıyor, o yeri asla dolmayan anne ve babamın gülüşleriyle dolu hatırladığım anılar zihnimde oynuyordu. Saniyeler birbirini kovalarken zaman herkes için durmuştu. Çünkü etrafta ses yok, herkesin ruhunda kaybettiği o küçük çocukların ayak sesleri vardı. Benim iç dünyamda ki küçük kızda gökyüzünden bana bakan aileme el sallıyordu. O koşmaya korkuyor, diğer çocuklar gibi kahkaha atamıyordu. 7 yaşında ki küçük ve naçiz vücudum toprağın kokusunu derinlerine hissediyor, başını eğerek gözlerimden tek tek yanaklarımı süsleyen yaşları izliyordu.

Sahnede oynayanların hiç biri bu kadar sessizlikle karşılanmamışken, ben ilgiyle dinlenilmiştim. Acı ve kederi anımsatmıştım çünkü. Ben o gençlerin yaşadıkları, gülselerde bedenlerinde yeri var olan izleri deşmiştim. Bn onlara korkuyu değil, dürüstlüğü simgelemiştim.

Ben başarmıştım.

Değil mi benim biriciklerim, annem ve babam? Başardım değil mi?



semra🇹🇷

Aynı gökyüzünün altında farklı yıldızlara bakar insanlar,
Aynı kitabı okuyup da farklı cümlelerin altını çizmek gibi..
Peki ya ne ister bu insanlar; sevgi, güven, para..?
Sadece anlaşılmak isterler
Çünkü anlaşılmak bir evin giriş kapısıdır
Ya da kitabın ilk cümlesini okumak bir nevi..
Bütün hikaye o cümleyi okumakla başlar; bir insanı anlamaya başlamak gibi..
Siz siz olun başka cümlelerle karıştırmayın okuduğunuz kitapları; geçmişin izlerini bir başka insana dayatmak gibi..
Her kitabın kendi cümlesi vardır; bırakın geçmiş geçmişte kalsın.
Çiçeğinizin toprağını değiştirmeyin eğer büyüdüyse, bırakın orda hayat bulsun ve sakın ha üzülmeyin eğer büyümediyse. Her toprakta yetişmez kaktüs, belki de toprağı siz değilsinizdir..



Who I Am

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

Can YÜCEL



tahir aksoy

Uzaktan seviyorum seni...
Bir kartalın yukardan izlemesi gibi...
Uzaktan..
Sadece seviyorum...
Kokunu almadan...
Boynuna sarılmadan...
Yüzüne dokunamadan...
Öyle uzaktan...
Sadece seviyorum...
...
...
Bitmeye mahkum bir ezginin ilk satırları gibi..
Öyle heyecanlı öylee içten öyle uzaktan...
Sadece seviyorum...
Tutmadan ellerini .
Yüreğine dokunmadan ..
Gözlerinin içine derin derin bakmadan ,dalmadan..
Saçlarına dokunmadan..
Sadece uzaktan...
....
....
Şu üç günlük sevdalara inat ...
Sahte gülüşlerle yapmacık şımarık serseriler gibi değil...
Çam yaprağından sarkan su damlacığı gibi..
Adam gibi seviyorum..
Öyle uzaktan seni....
...
...
Gözlerindeki akan damlaları silmeden...
En mutlu anlarına ortak olmadan...
En sevdiğin şarlıyı beraber mırıldanmadan...
En çılgın kahkalarına ortak olmadan..
Öyle derin yine öyle masum bakışlarla..
Seviyorum seni uzaktan...
....
...
Uzaktan seviyorum seni..
Kırmadan ...
Dökmeden..
Parçalamadan..
Üzmeden..
Ağlatmadan uzaktan..
Sadece seviyorum...
.....
....
Sana söylemek istediğim kelimelerle hissettiklerimin arasındaki uçurumlarda seviyorum..
Yine öyle sakin yine öyle masum..
.....
....
Uzaktan seviyorum seni..
Demek istediğim her kelimeyi...
Yüreğimde dilim dilim parçalayarak seviyorum...
Dize dize dökülürken kelimelerim...
Masum beyaz gül yaprağında seviyorum.



Elif Elif

Uzanıyorum
Uzanıp seni düşündükçe ağırlaşıyorum
Göğsüm her zamankinden fazla şişkin
Hislerim yalpalanmış sağa sola
Güzelliğin aklıma geldikçe terk ederken beni zihnim
Sensin
Benim uzun zamandır geçmiş ve geleceğim

Uzanıyorum
Göğüs kafesim parçalanacak sanki seninle doluyum
Insan olmanın bir bedenden ibaret oluşu
Ve ruhun doyumsuzluğu
Etten ve kemikten halimin ayıbıdır
Seni çoktan da çok sevememek hayattaki büyük kaybım
Toydum makul sevemedim seni hep saçlarını saydım


Uzanıyorum
Sensiz ölüm uykusuna hazırlanıyorum sanki
Sanki tatlı bi telaş içindeyim
Sanki eminim de rüyalarıma gireceğinden
Yüzümde aptal bi gülümseme ile seviniyorum
Sonsuzluk uykusu içinde hep seni göreceğimden


Uzanıyorum
Iki elim yanda, başım dik
Gözlerim bakarken arşa
Bir kurşun yemişimde alnımın çatından
Hafif gülümsemişim
Bekliyorum
Biri gelse de göz kapaklarımı kapatsa



All comments from YouTube:

MARJINAL AMA OSMAN BARAN

"Yarınlar hep güzel olacak denir.Oysa bugünler, dünün yarınları değil midir?"
-Victor Hugo

Ginger

slowed + reverb versiyonunu bu linkte bulabilirsin. ===> https://youtu.be/qnQPxLC8vG4

oyun severiz

o söz benim bikere

Mesut Gürsoy

👍

Ahmet7641

Yarın varsa umut vardır

Ahmet Yılmaz

Dün geçmiş,yarın ise bir bilmece ancak bugün,bugün sana verilen bir hediyedir.

5 More Replies...

aleyna♡

"Kaybettiklerim arasında en çok aklımı özlüyorum."

-Mark Twain

Kaan Baylar

Y azık

ruby

Yorumlarda ne mükemmel şeyler var ! Mükemmel insanlarsınız hepiniz .

Zafer Aydın

@abra kadabra Ben de sözü değil de senin cevabını görünce ağladım.

More Comments

More Videos