The band members are: Birol Namoğlu (vocals), Murat Başdoğan and Evren Gülçığ (guitars), Ilker Baliç (drums) and, Arda İnceoğlu (keyboard)
In mid - February, their first single from the new CD "Böyle Kahpedir Dünya" appeared.In March 2007, Gripin released their self-titled second studio album including several duets with emre aydın, pamela and MaNga.
Web page (Turkish): http://www.gripin.org/
Durma Yağmur Durma
Gripin Lyrics
Jump to: Overall Meaning ↴ Line by Line Meaning ↴
Yaşlarım gizleniyor damlalarında
Durma, yağmur durma
Cilalanıyor ruhum İstanbul sağanağında
Damlalar karışmış elmacıklarıma
Durma, yağmur durma
Ayrılık yazıyor arkası yarınlarda
Sorma bana, sen de onu sorma
Sorma, sorma doldur boğaziçini
Sen doldur, ben içerim efkarımla, kana kana
Durma, durma doldur boğaziçini
Sen doldur, ben içerim yalanlara, kana kana
Durma, canım cayır, cayır yanıyor
Söndür yalvarırım
Durma, n'olur durma
(Durma, yağmur durma)
(Sorma, sen de onu sorma)
Zaten ıslağım Boğaz'ın ortasında
Yaşlarım gizleniyor damlalarında
Durma, yağmur durma
Cilalanıyor ruhum İstanbul sağanağında
Damlalar karışmış elmacıklarıma
Durma, yağmur durma
Okunmuyor adı artık yıldızlarda
Ayrılık yazıyor arkası yarınlarda
Sorma bana, sen de onu sorma
Sorma, sorma doldur boğaziçini
Sen doldur, ben içerim efkarımla, kana kana
Durma, durma doldur boğaziçini
Sen doldur, ben içerim yalanlara, kana kana
Durma, canım cayır, cayır yanıyor
Söndür yalvarırım
Durma, n'olur durma
Durma, yağmur durma
Sorma, sen de onu sorma
Sorma, sorma doldur boğaziçini
Sen doldur, ben içerim efkarımla, kana kana
Durma, durma doldur boğaziçini
Sen doldur, ben içerim yalanlara, kana kana
Durma, canım cayır, cayır yanıyor
Söndür yalvarırım
Durma, n'olur durma
(Durma, yağmur durma)
(Sorma, sen de onu sorma)
Gripin's song "Durma Yağmur Durma" is a beautiful and emotional ballad that explores the singer's feelings of sadness and heartbreak amidst the pouring rain. The first verse describes how the singer is already wet from standing in the middle of the Bosphorus and how his tears are mixing with the rain as he pleads for the rain to stop. In the second verse, he describes how his soul is being polished during the Istanbul downpour, and how his tears are falling on his cheeks. He repeats the chorus, begging for the rain to stop and not to ask him about the reason behind his tears, just let him fill the empty spaces with his sorrow and drink it down.
The bridge is a plea for the rain to stop, as the singer's heart is burning and the pain is unbearable. He begs for relief and that the rain and the listener should not ask him about his pain anymore. The song ends with a repetition of the chorus, with the singer still pleading for the rain to stop and the listener not to question him.
Line by Line Meaning
Zaten ıslağım Boğaz'ın ortasında
I am already wet in the middle of the Bosphorus
Yaşlarım gizleniyor damlalarında
My tears are hidden in its drops
Durma, yağmur durma
Stop, rain, don't pour
Cilalanıyor ruhum İstanbul sağanağında
My soul is polished in the Istanbul downpour
Damlalar karışmış elmacıklarıma
Drops are mixed with my cheekbones
Okunmuyor adı artık yıldızlarda
The name is unreadable now in the stars
Ayrılık yazıyor arkası yarınlarda
Separation is written in the back of the tomorrows
Sorma bana, sen de onu sorma
Don't ask me, don't ask her as well
Sorma, sorma doldur boğaziçini
Don't ask, don't ask, fill the Bosphorus
Sen doldur, ben içerim efkarımla, kana kana
You fill it, I drink it up with my sorrow, gulp by gulp
Durma, durma doldur boğaziçini
Don't stop, fill the Bosphorus
Sen doldur, ben içerim yalanlara, kana kana
You fill it, I drink up the lies, gulp by gulp
Durma, canım cayır, cayır yanıyor
Don't stop, my heart is burning to ashes
Söndür yalvarırım
Please put it out
Durma, n'olur durma
Don't stop, please don't
(Durma, yağmur durma)
(Stop, rain, don't pour)
(Sorma, sen de onu sorma)
(Don't ask, don't ask her as well)
Zaten ıslağım Boğaz'ın ortasında
I am already wet in the middle of the Bosphorus
Yaşlarım gizleniyor damlalarında
My tears are hidden in its drops
Durma, yağmur durma
Stop, rain, don't pour
Cilalanıyor ruhum İstanbul sağanağında
My soul is polished in the Istanbul downpour
Damlalar karışmış elmacıklarıma
Drops are mixed with my cheekbones
Okunmuyor adı artık yıldızlarda
The name is unreadable now in the stars
Ayrılık yazıyor arkası yarınlarda
Separation is written in the back of the tomorrows
Sorma bana, sen de onu sorma
Don't ask me, don't ask her as well
Sorma, sorma doldur boğaziçini
Don't ask, don't ask, fill the Bosphorus
Sen doldur, ben içerim efkarımla, kana kana
You fill it, I drink it up with my sorrow, gulp by gulp
Durma, durma doldur boğaziçini
Don't stop, fill the Bosphorus
Sen doldur, ben içerim yalanlara, kana kana
You fill it, I drink up the lies, gulp by gulp
Durma, canım cayır, cayır yanıyor
Don't stop, my heart is burning to ashes
Söndür yalvarırım
Please put it out
Durma, n'olur durma
Don't stop, please don't
(Durma, yağmur durma)
(Stop, rain, don't pour)
(Sorma, sen de onu sorma)
(Don't ask, don't ask her as well)
Lyrics © O/B/O APRA AMCOS
Written by: Birol Namoglu, Antonis Bardis
Lyrics Licensed & Provided by LyricFind
@haliskurguyan
Ah be Yusuf abi, Allah rahmet eylesin, aklıma yine bu şarkıyı dinleyince sen geldin. Gelin size bir zamanlar belki sizin gibi bu şarkının müdavimi olan Yusuf abiyi anlatayım.
Yusuf abi manidar bir ayakkabıcıymış. Ha öyle dükkanı da yoktur. Ama Beşiktaş'taki bulunduğu sokağın köşesi onundur. Sen 1980 ler... Tabii o zamanlar iş öncesi ayakkabısını sildiren çok, Yusuf abi de çocukluktan beridir bu işle ekmek parası peşinde olmuş.
Bir gün bir kadın gelmiş; kırmızı mantolu, kırmızı şapkalı, şapkasının altından siyah filesi yüzünün yarısını kaplar şekilde güzel alımlı biri. Yusuf abiye ayakkabılarını temizlenmiş, Yusuf abi zaten o kadına anında aşık olmuş. Kadının yolunu tam 2 sene beklemiş, aynı yere gelir diye de her sabah daha erkenden aynı yere oturmuş. 2 sene sonra kadın bir daha gelince kadını görünce heyecandan kadının ayakkabısını silerken bayılmış. Kadın taksi tutup bunu hastaneye götürmüş, ayılana kadar da yalnız bırakmamış. Yusuf abi ayılınca kadının elini tuttuğunu görüp bir daha bayılmış.
Ah be Yusuf abi bana her bunu anlattığında hem güler hem ağlardın. Ne adamdın
Sonra kadınla tanışmışlar kadına hemen söylemiş; iki sene yolunu gözlediğini, ona aşık olduğunu... Kadın başta hiçbir tepki vermemiş, şimdi iyisin deyip çekip gitmiş, ismini dahi söylememiş. Yusuf abi tabii muallakta kalmış ama bir sonraki sabah yine aynı köşeye daha erken dikilmiş kadın geçer de görmem diye. Ve sizdeyin 5 Yusuf abi desin 10 sene yine kadını görmemiş.
Yusuf abi ümidi kesmek üzereyken bir gün kadına benzettiği birini geçerken görüp takibe başlamış. Kadının aslında bir hayat kadını olduğunu fark etmiş, dünya başına yıkılıyor tabii...
Uzun lafın kısası çok uğraşlar verip tüm birikimini harcayıp kadını o bataklıktan çıkarıyor, evleniyor. O kadının ismi Semra. Ama inanır mısınız, Yusuf abi ölümden bir-iki hafta önce bile "o kadın" diye anlatırdı. Ben de ona hürmeten o kadın diye anlatmaya devam edeceğim.
5 sene sonra, Yusuf abinin bir gün eve geldiğinde evde başka bir erkekle onu aldattığını görmüş. Ama hiçbir şey yapmadan çıkmış gitmiş, eve 3 ay gitmemiş, önce otelde parası bitince de parklarda kalmış.
Sonra eve dönmüş, kadını 10-15 kilo zayıflamış halde bulmuş. Kadının o halini görünce hemen affetmiş fakat kadını doktora götürdüklerinde kadında cinsel yolla bulaşan bir hastalık çıkmış. Kadın gittikçe kötüleşip 8 ay sonra da ölmüş.
Yusuf abi ile de bu ölümden 7 yıl sonra tanıştık, sokakta. Bir çok içmiştim geri dönüyorum, baktım biri yerde gittim yanına. Yusuf abiyle böyle tanıştık; elinde şarap şişesi ile görüp konuşup derdini dinlemiştim.
Onda da aynı hastalıktan varmış ama Yusuf abinin üzüntüsünün asıl sebebi bunun ondan kadına bulaşması imiş. Genetik bir hastalık işte elinde olan bir şey değil. Yusuf abi ölümden sonra hem aklî melekelerini yitiriyor, hem de sağlığını...
Olan ilk tanıştığım zamanlar bana:
"Sokaklarda kalıyorum ben oğlum, sokak benim sarayım, sözlerim de şarap şişesidir" demişti elindeki boş şarap şişesine fiske atarak. Sonra uzun uzun gülümsemişti.
Ben fırsat buldukça erzak götürdüm Yusuf abiye. Muhabbeti pek keyifliydi fakat öyle herkesle de konuşmazdı. Hep aynı köşede boş şarap şişesi ile bulurdum onu. İlginç bir olayı vardı, Yusuf abinin ayakkabıları hem tertemizdi, hem de boyalıydı her zaman. Bu da çok dikkat çekerdi onca yırtık kıyafet arasında böyle bir ayakkabı garip duruyordu.
Onu en son gördüğüm de ayakkabısı çalınmış, çıplak ayaklarıyla duruyordu. Çok üzülmüştüm onu öyle görünce. Gözleri kan çanağına dönmüştü, belli ki çok ağlamıştı. Ben hemen ayakkabı almaya gittim, tabii yolda ben de ağladım. Benim salaklığım gidip spor ayakkabı aldım. O ayakkabıyı getirdiğimi görünce daha çok ağladı, kalktı koşarak gitti. Peşinden gittim ama baktım kaçıyor benden, bıraktım peşini. Bir kaç gün sonra giderim dedim, sonra ani bir şekilde iş dolaysı ile şehir değiştirdim 5 gün sonra geldim. Geldiğim gün gittim ve ölüm haberini aldım. Kimsesizler mezarlığına gömmüşler. İntihar etmiş bir parkta, ayakları çıplakmış :(
Gidip bir şekilde mezarını buldum. Gidip onun giydiği ayakkabıya benzer ayakkabıyı ve ayakkabı boyama ve silme malzemesini mezarının önünü bıraktım. İsmi bile yazmıyordu. Ayakkabı boyasıyla tahtaya ağlaya ağlaya yazdım ismini.
Ah be Yusuf abi sen ne ağır hayat yaşadın... Her yanına geldiğimde "oğlum benim şarkıyı aç" derdin, yani bu şarkıyı. Ah be abi kimsesiz geldiğin bu dünyadan kimsesiz gittin.
@osmanbilaloglu74
acaba hala dinleyip bu şarkı'nın altındaki yorumları okuyanlar var mı diye dusunmeden edemiyor insan ama az da olsa var galiba
@muratozdemir8363
Var kardeşim azda olsa var
@googlehesabi106
Burdayim
@faiktalay1173
Bende varım yanlız değilsin
@eylultuna972
var ('
@Funda27451
Yağmurun bardaktan bosalircasina yağarken ,yorumları okuyan ben✋
@senemk8485
Yıl 2010, yaşım 19, sen beni terkedip Almanya’ya gitmiştin. Arada bir ankesörlü telefondan arayıp sesini duymama izin veriyordun. Tüm harçlığımı seni arayabilmek için biriktiriyordum. Aradan zaman geçti, seni gördüm yolda yürürken, dönmüştün. Mutlaka beni arar diye telefona bakıp duruyordum. Sonra seni bir kızla gördüm, elele tutuşmuş gidiyordun. Deli gibi yağmur yağıyordu. Sen beni farketmedin. Uzaktan sizi izledim tüm gün. Şemsiyem vardı ama açmadım. Ağladığım belli olmasın diye. Bu şarkıyı dinliyordum. Sense başkasına gülüyordun. Yıl 2020, yaşım 29, bir hatıranı buldum evde, attım kendimi dışarı. yine yağmur yağıyor. Açtım bu şarkıyı dinliyorum ve yine şemsiyesiz yürüyorum, ağlamam belli olmasın diye. Şimdi sen evlisin ve 3 çocuğun var. Bense hiç evlenmedim..
@bahadrozbucak3462
ilk defa birisinin üzülmesini yaşamak istedim. inşallah bir gün sen de mutlu olursun
@sifremneydi8597
:(
@tekniktakip4162
o kaybetmiş boşver